16 Ekim 2011 Pazar

Korkak - Bölüm 4

Banyodaydım. Hava biraz soğuk gibiydi. Aslında evin diğer her yeri gayet iyi ısınıyordu ama banyo biraz daha serin olurdu hep. Tüylerim diken diken oldu birden. Az sonra ısınacak olduğumu biliyordum. Gözlerimi kapatıp hayal kurmaya başladım. İçimi bir sıcaklık kapladı yavaş yavaş. Karnımın üzerinde alevlenen bir şey hissederdim böyle durumlarda hep. Kapağını kapatıp üstüne oturduğum klozete yaslandım. Bacaklarımı araladım. Ellerim önce vücudumda gezinmeye başladı. Soğuktan sertleşen göğüs uçlarıma dokundum buz gibi parmaklarımla. Sonra sertçe sıktım onları. Hatta tırnakladım biraz. Göbeğimden aşağı doğru indi ellerim. Kasıklarımda gezdirdim onları. Avuçlarım da ısınmaya başlamıştı. Sonra bacağımın arasını buldu sağ elim. Usulca dokunmaya başladım. Aslında fazla vaktim yoktu ama bunu aceleye getiremiyordum hiç. Parmak uçlarımla dokundum. Hafif bir ıslaklık sezene kadar devam ettim. Sol elimle de sağ göğsümü kavradım ve sıktım. Nefesim hızlanmaya başlamıştı. Dokunuşlarım sertleşmeye başladı. Hoyratça davranmayı seviyordum kendime. Göz kapaklarım acımaya başlamıştı gözlerimi sıkı sıkı kapattığım için. Bastırdım. Evet, buna ihtiyacım vardı. Şehir henüz yeni uyanıyordu. Banyolarında tıraş olan erkekler ve makyaj yapan kadınlar vardı her evde. Ben ise kendimle bütünleşmiştim. Acele etmeyi sevmiyordum ama acele etmem lazımdı. Birazdan ev halkı uyandığında, banyonun önünde en az iki kadın bir erkek olacaktı sabah ritüellerini gerçekleştirmek için. Hızlandım. Bacaklarım iyice açıldı. Kasıldım. Bitti.



Daha nefesim düzene giremeden kapı çalındı. “Hadi ya, daha duş alacağım. Çıkamadın mı kaç saattir?” diye sordu kardeşim. “Tamam çıkıyorum şimdi” diye cevapladım onu. Aceleyle yere bıraktığım üniformamı giydim. Çıktığımda hala kapının önündeydi. “Zebani gibi tepemde dikilmesen olmaz mı?” diye sordum. “ Okula yetişmesi gereken bir tek sen değilsin herhalde dimi?” diye tersledi beni.  Gözlerimi açtım. Lise yıllarımdan hatırladığım binlerce anımdan birisi, bu basit saçma anı nerden geldi ki aklıma acaba diye düşündüm. Üç kız kardeş yaşamanın dezavantajlarından biri de, bütün anılarımı banyoda yaşamak zorunda kalmamdı. Lanet olası banyonun dili olsaydı hapı yutmuştum. Şimdi ise tek başıma yaşadığım evimde istediğim kadar mahremiyet benimdi.

Evet, buraya nasıl geldiğimi bulmuştum. Normalde özgürce hareket edebildiğim tek yer olan evimde o gün bir misafirim vardı. O karşımdaki kanepeye uzanmış, televizyondaki üçüncü sınıf aksiyon filmini izlerken, ben geçmişimde ufak bir gezintiye çıkmıştım. Kalkıp bilgisayarımı kucağıma aldım. Gelmişti. Buradaydı. İçimi tekrar bir heyecan kapladı. Selam verdim. Cevap gelmesi uzun sürmedi. Havadan sudan bile konuşmama müsaade etmeden “Seni istiyorum bu gece” dedi. İçinde böylesine özgüven saklayan, bu kadar net bir cümleye karşı koymam imkansız olsa da direnmek istedim biraz. “Neden?” diye sordum. “Çok güzelsin çünkü” dedi. Piç herif her zaman ne demesi gerektiğini nasıl bu kadar iyi biliyor acaba diye düşündüm. “Ben kendimi o kadar güzel hissetmiyorum ama” diye direndim. “Sen her halinle beni çılgına çeviriyorsun” dedi. Yine esiri olmuştum. Bütün bedenim onun kontrolündeydi. Yine de o kadarını bilmesini istemedim. “Arkadaşımla film izliyoruz” diye cevapladım onu. “Umurumda değil. İstiyorum seni” dedi. Bütün bunları aslında ben öğretmiştim ona zamanla. Eskiden istediği şeyleri elde etmesi daha uzun sürerdi. Ama yıllar süren bu sohbet boyunca artık beni nasıl elde edebileceğini öğretmiştim ona istemeden. Kanepenin hemen arkasına yerleştiğim koltukta oturuyordum. Gözlerim hala film izleyen arkadaşıma kaydı. Uykuya dalmak üzere gibi görünüyordu. Kamera simgesine tıkladım ve o beni izlemeye başladı. “Sana çok güzel olduğunu söylemiştim değil mi?” diye sordu. İçimde fırtınalar kopartabilen basit lafları vardı. Ama fırtınaların sebepleri o laflar mıydı, yoksa başka şeyler mi, emin değildim. Sorduğu sorunun cevabını beklemeden, “Boynunu öperken seni deli gibi koklamak istiyorum” dedi. Vücudum çoktan teslim olmuştu. Hayalimde çırılçıplak soyunmuş ve onun yanına uzanmıştım bile. Bunu ona da yazdım. Benden gelen tepkilerin onu deli ettiğini bilmek güzeldi. O yüzden çok sık tepki vermiyordum.



Arkadaşım hala filmi izliyor gibiydi. Ben ise karşımdaki laf cambazının söyledikleriyle kendimden geçmekle meşguldüm. Film bittiğinde biz hala kelimelerle sevişmeye devam ediyorduk. Arkadaşım kıpırdamadığına göre uyumuştu. “Bu gece yine harikaydın” dedi bana. “Sen de öyle” dedim. “ Ben gidiyorum, iyi geceler” dedi ve cevap vermeme fırsat vermeden gitti. Bilgisayarımı kucağımdan indirip masaya geri koyarken hala bacaklarım titriyordu.

Fotoğraflar: Nensha , MarineSnow

Hiç yorum yok: